31 Ocak 2013 Perşembe
Why don’t we talk about it?
Ne zaman bu kadar duygularını belli etmeyen bir insana dönüşebildim ben?Nasıl bu hale geldim?İki gündür,içimde acıyan şeyi tarif bile edemezken,nasıl da mutlu görünebiliyorum?Gerçekten mutlu muyum?Yoksa üzülmeye gücüm mü kalmamış?Kendimle kavga ediyorum.Bir sürü soru işaretiyle,uzun yolculuklar geçiriyorum.Elim telefona gidiyor,yazıp yazıp siliyorum.Gönderilmemiş mesajlarım birikti,bana gelen en güzel mesajlarının arasına koydum bazılarını,ama gönderemiyorum.Kendim için istediğim bir şey var ve eğer bunu yaparsam,kendime olan saygım yiter mi korkusuyla telaşa kapıldım.Çünkü aslında sanki senin için yapıyormuşum gibi olacak.Aslında bir bakıma öyle de,dayanamayacağım ve işin içinden çıkamayacağım sonuçlar doğurabilir.Ne kötü ya.Gerçekten çok istiyorum gerçekleştirmeyi,ama sonradan bu hevesim -her zamanki gibi- hayal kırıklığıı ve daha büyük sorunlara yol açacak,neredeyse eminim. Ve en kötüsü bu düşüncemi anlattığımda hiçbir arkadaşımın onay vermeyecek olması,hiçbirini yoksayamam.
Keşke ama keşke,bana düşündüğüm kadar iyi gelse,keşke geçmiş bu kadar kötü olmasaydı.Hiç düşünmezdim…Ben mi hiç akıllanmıyorum yoksa,bu kadar mı güçlü bir sevgim var tüm mantığıma karşı koymaya çalışıyor?
Ama korkma.
Merak ettim yine bu gece,yoksa merak ettim demek “özledim” demenin kaçış şekli mi bilemiyorum ama sanırım öyle.Sen yine de merak ettim bil.
30 Ocak 2013 Çarşamba
Güneş Kokusu
Biliyor musunuz? Dönemlerin kendilerine has kokuları var. Hepsinin var. Fakat koku derken bu burnunuzla hissedeceğiniz cinsten bir koku değil.
Mesela bir sabah kalkıyorsunuz ve güneşin açısı, atıyorum, 67.432 derece. Ciddiyim. Daha çok rakam bile konabilirdi o noktadan sonra. O kadar milimetrik bir kendine haslığı olacak. Bundan söz ediyorum. Ve siz o kendine hasmış gibi görünen güneş açısını çocukluğunuzun belli bir gününde yaşadığınızı hissediyorsunuz. Veya lisedesiniz o gün işte. Veya özlediğiniz bir şehirdesiniz. O koku içinize doluyor, ama burnunuzdan değil. Nasıl oluyor bilmiyorum, belki güneş ışığının açısından işte, kalbinize dokunuyor. Mutluluk ve hüznü yaşıyorsunuz.
Güneş ışığıyla birlikte insanın içine dolan “koku”lardan bahsediyordum ya işte. Belki de geceleri güneş o açıda vuruyordur dünyanın benim rüyalarımı yöneten noktasına. Belli mi olur? Belki gökyüzünde bir yıldız, bana ait olan yıldız, tam da o açıyla bakıyordur güneşe.
Bilmiyorum.
27 Ocak 2013 Pazar
Mutluluğumuz telefonu kendimizden uzak tutmamızla gurur duyabildiğimiz saatlerle mi sınırlı kalmış?
Zaten ben de birçoğuyla konuşmak istemiyordum.
Sevip sevmemekten söz etmiyorum. Kızgınlıkla, kırgınlıkla, bazen içten gelen bir his olan umursamamakla sevmenin çok farklı şeyler olduğunu artık ben de kabul ediyorum. Halbuki ne esip gürlerdim, “Demek böyle yaparsın he, şimdi ben de sana…..”
Benden başka kimsenin yorulduğu yok.
Zaten dedim ya, ben de artık uğraşmak istemiyordum, dahası uğraşabilecek bir şey bulamıyordum. Bu yüzden şaşırıyordum biraz da, artık onları daha az sevmiyordum ama uğraşmaktan da bıkmıştım. Zamanımı çoğu kişinin tanımına göre boş geçiriyordum, az dışarı çıkıyordum, tek başıma dışarı çıkıyordum, hep aynı yerlere gidiyordum, gitmediğim yerleri özlüyor ama gidersem yine “hep aynı yer”i arayacağımı bildiğimden gitmiyordum- özleme eylemini seviyordum herhalde. Ya da ne bileyim, az eğleniyordum, hayatımdaki en büyük atraksiyon gondola binmek ama - “Gençsin gez toz eğlen!”- yine de mutluydum. Ya da huzurlu mu diyelim? Sanırım beni en mutlu eden şey insanlara duyduğum ihtiyacın garip bir şekilde yerini boşluğa bırakması oldu- insan bağımlılığının da sigara bağımlılığından aşağı kalır yanı yoktur hani.
Ben de birçoğunu rahat bıraktım, zaten bana öyle geliyor ki en büyük gücümüz artık istememektir. Dedim ya içimden de gelmiyor. Birazcık bile istediğimizde.. ulan işte
25 Ocak 2013 Cuma
Sabah otobüs bekliyoruz annemle,
Çocuğun teki dikmiş gözlerini bana bakıyor, 2 adımlık mesafe uzağımda.
tam ”ne bakıyorsun birine mi benzettin, saati mi sorcan, akbilin mi yok, ne bakıyon.” diyecektim ki, Sami geldi aklıma :) arkamı dönüp gülmeye başladım.
O ciddi halimdeeeen, eser yok şimdi :)
Kendi kurguladigim romanin bas kahramani olacagimi bilsem mutlu son yazardim.
Yine parmaklarimi kemiriyorum. Nasil bir stres bu beni sekilden sekile sokan, kivrandiran. Ne dediysem gercek oldu, ne yazdiysam yasadim.
Hayaller kurdu benimle. Zihnindeki o kucuk atolyede kocaman bir ev insa etti ikimize. Ucumuz, dordumuz olursak birgun rahat edebilelim diye. Tanri oldu bir geceligine, yasanacak her ani anlatti. Kapatti gozlerini cocuk gibi, gulumsedi, sanki o gundeymis gibi betimledi. Soluksuz dinledim.
Nefesim kesiliyor dusundukce.
Nefesim kesiliyor dusundukce.
Insanlar mesafeleri degistirebilecek guce sahipken, neden mesafelerin herseyi degistirmesine goz yumacak kadar tembeller?
18 Ocak 2013 Cuma
Mutluluk gozle gorulur mu dedim, gordum.
Hafizamda hic eskimeden duran anilarda parliyor mutluluk. Teni gibi erkeksi kokuyor.
Cati kati geliyor gozumun onune. Kocaman bir teras. Ucuk pembe balonlarin altinda, beyaz masalarda oturan şık insanlar var. Herkes heyecanli, her bir yuzde o ayni mutluluk. Acik havada kahkahalara karisan belli belirsiz bir muzik var, Sade caliyor. Batan gunese kitlenmis gozlerimiz, hava tam ask rengi.
Gulusunde heycan var, dudaklari titrer gibi. Gozlerimde biraz yas birikti sanki.
Hayir, diyorum, bu son degil.
Bir elim avuclarinda. Yuzuklu olani omuzlarina koyuyorum, o da belime. Izleyen tum o kalabalik nereye yok oldu hic sormadim, biz hala burdayiz. Yavasca sallaniyoruz ritimle beraber. Basimi gogsune yaslayinca saclarima fisildiyor. Titrememek elde degil. Eve gec kalmis birkac marti soylenerek geciyor ustumuzden. Kim kime ozeniyor bilmiyorum. Ucmayi hic basaramadim.
Hayallerimi okuyor sanki. Dudaklarimi tekrar optugunde biliyorum.
Ben zaten ucuyorum.
Cati kati geliyor gozumun onune. Kocaman bir teras. Ucuk pembe balonlarin altinda, beyaz masalarda oturan şık insanlar var. Herkes heyecanli, her bir yuzde o ayni mutluluk. Acik havada kahkahalara karisan belli belirsiz bir muzik var, Sade caliyor. Batan gunese kitlenmis gozlerimiz, hava tam ask rengi.
Gulusunde heycan var, dudaklari titrer gibi. Gozlerimde biraz yas birikti sanki.
Hayir, diyorum, bu son degil.
Bir elim avuclarinda. Yuzuklu olani omuzlarina koyuyorum, o da belime. Izleyen tum o kalabalik nereye yok oldu hic sormadim, biz hala burdayiz. Yavasca sallaniyoruz ritimle beraber. Basimi gogsune yaslayinca saclarima fisildiyor. Titrememek elde degil. Eve gec kalmis birkac marti soylenerek geciyor ustumuzden. Kim kime ozeniyor bilmiyorum. Ucmayi hic basaramadim.
Hayallerimi okuyor sanki. Dudaklarimi tekrar optugunde biliyorum.
Ben zaten ucuyorum.
17 Ocak 2013 Perşembe
BAŞKA..
Başka bir evin daha sıcak gelme olayı.
Başka bir duygunun ya da.
Başka bir şehrin daha güzel olması.
Başka bir adamın hep daha sevilesi olması. Başka bir kadının ya da.
Hep başka şeyler güzelken. Sen hep çirkin şeyleri yaşarsın. Ve düşünmezsin çirkin şeylerin aslında başkaları için güzel olduğunu.
Birbirimiz için mükemmeliz.
Her birimiz diğerinden daha mükemmel iken, daha beteri hep biziz.
Başka bir duygunun ya da.
Başka bir şehrin daha güzel olması.
Başka bir adamın hep daha sevilesi olması. Başka bir kadının ya da.
Hep başka şeyler güzelken. Sen hep çirkin şeyleri yaşarsın. Ve düşünmezsin çirkin şeylerin aslında başkaları için güzel olduğunu.
Birbirimiz için mükemmeliz.
Her birimiz diğerinden daha mükemmel iken, daha beteri hep biziz.
3 Ocak 2013 Perşembe
İnsan hissetiklerini ifade etmekte zorlanır.
Bilinçaltı insanı öldüren tek şeydir. Damarlarında dolaşan bastırılmış duygular en zayıf anında çıkar birden.İnsan boş konuşmayı da sever. Boş bir olayı dolu göstermek huyunda vardır.
Geçmişe özlem, vazgeçemediği özelliğidir.
-Keşke- insanın kullanmaya bayıldığı kelimedir. Keşke yaşamasaydık tüm olanları, keşke hayır deseydim, keşke zamanımı boşa geçirmeseydim..
İnsan oğlu, yapamadığı şeyleri ister hep. İster o isteği dağın tepesinde ulaşılması zor olsun, ister dağın eteğindeki basit bir patikada yürümek olsun.
İnsanı besleyen hayallerdir. Hayellerinden vazgeçemez en realist insan bile. Realist olmakta bir çeşit hayaldir ne de olsa.
İnsan, yorum yapmadan nefes alıp verdiğini hissetmez.
İnsan, anlam aramadan, sorgulamadan güne başlamaz.
Acaba beni düşünüyor mu, demeden ilişki hayatına adım atmaz.
Onun gerçekten yanında olanların hiç bir zaman farkına varmaz.
Zor beğenir.
Kimisi inadı uğruna yapmak istemeği işlere girişir.
Kiminin mutluluk gibi lüksü yoktur.
Yok yere ağlar, onu üzene küfreder.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)