Yeni bir güne uyanmak çok korkutucu geliyor bazen. Hiçbir şeyden haberin yok, olacaklardan haberin yok, o sırada yaşanan acılardan, yaşanacaklardan, göz yaşlarından, kahkahalardan haberin yok. Yaşamlardan haberin yok, ölümlerden de.
Yaşamak, uyanmaktan da korkutucu belki de. O sırada gülüyorsun, eğleniyorsun ama bir sonraki adımından bile emin değilsin. Göz yaşını kontrol edemezsin, bir sonraki anından bile emin değilsin.
Her şey o kadar garip ki bazen. Rüyalar, hayaller, insanlar, acılar, mutluluklar, şarkılar, filmler, kitaplar, hayat, ölüm. Bir gün önce hiç gülmediğin kadar gülerken, ertesi gün hiç tahmin etmediğin şekilde, hiç tahmin etmedeğin yerlerde, hiç tahmin etmediğin kişilerin yanında, hiç tahmin etmediğin kişiler için ağlayabiliyorsun bir hayatın akıp gidişi karşısında. Kapıdan çıktığın anda, aynı koridorun farklı uçlarında birbirlerinden haberi olmayan iki arkadaştan diğerinin dünyaya getirdiği minik meleğin karşısında bütün gözyaşların bir anda siliniyor, yaşadığını hissediyorsun, hayatın varlığını anlıyorsun. Hayat bu kadar değişken işte. Hiçbir şey kalıcı değil zaten, duygular da hayaller de.
Hayat yeterince garip, daha fazla değişiklik aramaya gerek yok aslında.
Ölüm, belki de en büyük huzur, arkadasından dökülen gözyaşı nedendir bilinmez ama ağlamak rahatlatır zaten.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder