21 Şubat 2013 Perşembe

Beklenmeyen adam



Birini çok iyi tanıman,güvenmen için uzun zamanların geçmesi gerekmiyor.
Bazen,uzun zaman hayatında olan insanları bile hiç tanıyamadığını,güvenmemen gerektiğini görebiliyorsun.
Bazense çok az zamandır hayatında olan birinin,aslında uzun zamandır senin hayatının parçası olduğunu anlıyorsun.
Garip bir çekimle onda buluyorsun kendini.
Düşünüyorsun;”Ben onu ilk ne zaman görmüştüm,ilk anda mı başlamıştı o çekim?” ,kendi kendine soruyorsun.
Onu çözmeye çalışıyorsun,çözmeye çalıştıkça kendini onunla buluyorsun.
Sana kendini anlatıyor,hayatını tüm çıplaklığıyla anlatıyor.
Güven duygusunu kaybetmiş biriyken o,sana güvendiğini hissediyorsun.
Kendini onun hayatında,onunla yaşarken buluyorsun.
Kimseye güvenmeyen sen,ona güveniyorsun.
Korkuyorsunda bir yandan,sessiz kalıyorsun.
Kaybetmektek korkuyosun.
Böyle güzel bir insanın hayatından,yok olmasını istemiyorsun.
Daha çok görmek istiyorsun,daha çok konuşmak,hayatında daha çok yer almak istiyorsun.
Gülmek onunla güzel olmaya başlıyor,yağmurun altında ıslanmak onunla anlamlı oluyor.
Yağmurun yarattığı etkiyle akan o rimelini o yüzünden silince,yüzün güzelleşiyor.
O dokununca,yüzün temizleniyor.
Hissettiğin duyguya ad koyamıyorsun yada koymak istemiyorsun,korkuyosun.
Mutlusun sadece bunu biliyorsun.
Sonunun ne olcağını bilmediğin bir yola giriyorsun ama güveniyorsun.
İstanbul’u yeniden seviyorsun.

13 Şubat 2013 Çarşamba

Rüya Tanrısı


Rüyalara, gerçek hayattan daha çok inanan bir insanım. Rüyalarımdaki dehşet, rüyalarımdaki mutluluk daha gerçekçi sanki. Benim hayatım Tanrı’nın elindeyse, rüyalarda benim elimdeymiş gibi.
 Sık sık aynı şekilde gördüğüm iki tip rüya var. Biri ürkütücü biri naif. Ürkütücü olandan değil de naif olandan bahsedeceğim.
 Bir adam var rüyamda, yüzünü asla göremediğim sıcaklığını ise hep hatırladığım.
Bir adam var rüyamda. Şeklini şemalini hiç bilmediğim. Sadece sıcaklığını hissettiğim bir adam. Çok tanıdık bir sıcaklık. 

Olgun bir adam. Benden çok daha olgun. Sarıldığımda korumasını hissettiğim bir adam. 

Yanında şımarabildiğim bir adam. Şımarıklıklarıma gülen fakat asla kendisi şımarmayan bir adam.

Bakışı ve saçıma dokunmasıyla sevgisini hissettiğim bir adam. 

Kızdığında kötü sözler söylemeyen bakışıyla ürküten bir adam

Benimle çocukla ilgilenirmiş gibi ilgilenen fakat asla ‘çocuk’muşum gibi davranmayan bir adam.

Yanında ağlayıp yanında gülmek istediğim bir adam. Gülümsemelerimin sebebi fakat gözyaşlarımın hiç bir zaman sebebi olmayan bir adam

Bir adam düşün ki saçımı kulak arkama almasıyla gözlerimi dolduruyor. 

El hareketleri, gözlerindeki o şefkat… 

Rüyamdaki o adam… 

Rüyalarımın Tanrısı benim. 

Bugüne kadar yan yana hiç uymasak da

O sıcaklık senin sıcaklığın. 

Gözlerindeki o şefkat senin şefkat

Hiç bir zaman yüzünü göremiycem belki ama o sensin biliyorum. 

Hissediyorum…

O sensin..

Çünkü rüyalarımın Tanrısı benim. 

8 Şubat 2013 Cuma

“Tamam her şeyi konuş et falan ama yazma buraya. Her boku dökme insanlarının gözünün önüne. Ben öyle yaptım. Çünkü salaktım. Fazla sevgi insanı salak eder. Salaksın. Çok seviliyorsun çünkü. Çok sevilme. Çok sevilmekten kaç. İnsanlar seni çok severlerse hayatını mahvetmek için bi’ o kadarda nefret etmek isterler. İnsanların doğasında bu var. Sevmek, nefret etmek denen şeyler duygulardan ibaret. Gerçek değil. Gerçek olan bir şey yok. Sadece bedenin var bir de kendini tek mutlu hissettiğin şey, uykun. Yorganın var. Yastığın var. Bir de arada bir tüttürdüğün sigaran. Sen bile hayatını başkalarına göre yaşıyorsun. Yaşama. Bırak kendini be kızım. Siktir git artık. Yapma. Düşünme artık. Sen güçlü değilsin. Sen zayıfta değilsin. Berbat durumda olanlar bile senin yüzünü görünce gülümsüyorlar. Biliyorsun. Çünkü sen onlardan daha berbat olmak istiyorsun. Çünkü sen sevgi istiyorsun. Sevgi isteme. Sevgiyi arama. Bulur o seni kızım, sakın arama. Kaç sevgiden. Derler ya sevgi öldürmez diye. Asıl sevgi öldürür insanları. Sevme be kızım. Unut sevgiyi. Sadece senin için dil bilgisi kitaplarında gezinen salak bir kelime olsun o artık. Sıradan olsun. Sıradanlık iyidir.” 

1 Şubat 2013 Cuma

SENİ TANIMAYAN YOK BU ŞEHİRDE !!!

Dün bu saatlarde sanırım aşık oldum.
Evet evet bildiğin aşık.Bir insan tanımadığı birine aşık olabilir mi ? Yoldan geçen birine veya otobüste karşılaştığı birine ? Bende anladığınız üzere saçma bir şekilde bana yolu soran birine aşık oldum valla bak.
Arkadaşlarla taksinin gelmesini bekliyoruz çok yakın arkadaşım biriyle tanıştı bugün onları taksiye bindirip evlere dağılacaktık. Tam taksi geliyo elimizi kaldırırp durdurmaya çalışıyoruz, kahrolası taksici puşt durmadan geçiyo ve bundan sonra geçen bütün puşt taksicilerde aynısını yaptı a be adam yağmur yağıyo yağmurdan sucuk gibi olmuşuz durda bindirelim şunlarıda gitsin eğlensinler bende eve gidip yatayım !
Derken..
Biri arabasını park etmiş hemen yan tarafımıza hiçte görmüyorum içindeki çocuk bize doğru geliyor.
Ve..
Bana yolu soruyo ! Dünyadaki yol tarif etmede, yolları aklında tutmada en beceriksiz insan yazmıyo tabi alnımda eğer bunlar yazsaydı bana gelip yolu sormazdı herhalde ki yağmurdan sucuk olduğumu tekrar söylememe gerek yok sanırsam.Yol şeridi sağa gidiyo ama çocuğun gitmek istediği yer sol tarafta:
-Pardon basın sitesine nasıl gidebilirim ?
+Orası bahçelievlerde.
-Biliyorum da nasıl gidebilirim ?
+sağ taraf ataköy olduğuna göre, yani ataköy demi? Evet evet ataköy o zaman bahçelievler solda kalıyo soldan gitceksiniz.
- Ama sola nasıl geçicem ?
+ İlerden
- İleride geçiş yolu var mı ?
+ Bilmiyorum ki vardır herhalde olması lazım vardır vardır.. Ama siz yinede dükkanlardan birine sorun arkadaki.
-Tamam ben öyle yapayım teşekkürler.
+ Rica ederim :))))))))))))))))


O smile ifadesini sonsuza kadar uzatmak isterdim konuşma bitmesin diye.Çocuk yanıma geldiği an boğazım düğümlendi.İnsanı mutlu eden veya üzen olaylar neden boğaza yumruk gibi iner ki zaten hiç anlamam. Resmen acımıda sevincimi de boğzaımda yaşıyorum.Millet karnımda kelebekler uçuşur der bense boğazıma yumruk oturdu... yok daha neler ne saçma insanım lan ben.
Dünden beri bir daha görebilmek için dua ediyorum.Önüme gelene anlatıyorum bu çocuğu.Bakışını, gülüşünü, cümlesini, sorusunu, noktasına, virgülüne, nefes alışına kadar hatta.İşin tuhaf tarafı ben sevgilim olduğu zamanlarda bile arkadaşlarımla çevremle paylaşmaz anlatmazdım şimdi ise şu dün ki olayı dünden beri anlatmadığım kalmadı. Bazılarının işi oluyo gitmesi gerekiyo zorla tutup kolundan oturtuyorum ve anlatıyorum seni.
Lan daha ismini bile bilmiyorum belki bir daha göremicem(e be kızım belki mi? güldürme kendi kendinin üstüne bi daha nerde görcen onu dünya küçük dedikte o kadarda değil be canım değil be gülüm değil be annem değil işte değil !)
Kendim dua ettiğim yetmezmiş gibi arkadaşlarıma yalvarıyorum nolur dua et bi daha göriyim onu ya 5 sene sonra bile olsa göriyim nolur nolur..

Dediğim gibi seni tanımadığım halde seni tanımayan yok bu şehirde..
Günün anlamına itafen tanımadığım, aklımdan çıkmayan, x kişisine itafen..
Evet evet adın da oldu artık senin.
x'den nefret ederim normalde matematik yüzünden ama pratikte senin ismin olduğuna göre artık x'i de seviyorum..

http://fizy.com/#s/3w45j7