Birini çok iyi tanıman,güvenmen için uzun zamanların geçmesi gerekmiyor.
Bazen,uzun zaman hayatında olan insanları bile hiç tanıyamadığını,güvenmemen gerektiğini görebiliyorsun.
Bazense çok az zamandır hayatında olan birinin,aslında uzun zamandır senin hayatının parçası olduğunu anlıyorsun.
Garip bir çekimle onda buluyorsun kendini.
Düşünüyorsun;”Ben onu ilk ne zaman görmüştüm,ilk anda mı başlamıştı o çekim?” ,kendi kendine soruyorsun.
Onu çözmeye çalışıyorsun,çözmeye çalıştıkça kendini onunla buluyorsun.
Sana kendini anlatıyor,hayatını tüm çıplaklığıyla anlatıyor.
Güven duygusunu kaybetmiş biriyken o,sana güvendiğini hissediyorsun.
Kendini onun hayatında,onunla yaşarken buluyorsun.
Kimseye güvenmeyen sen,ona güveniyorsun.
Korkuyorsunda bir yandan,sessiz kalıyorsun.
Kaybetmektek korkuyosun.
Böyle güzel bir insanın hayatından,yok olmasını istemiyorsun.
Daha çok görmek istiyorsun,daha çok konuşmak,hayatında daha çok yer almak istiyorsun.
Gülmek onunla güzel olmaya başlıyor,yağmurun altında ıslanmak onunla anlamlı oluyor.
Yağmurun yarattığı etkiyle akan o rimelini o yüzünden silince,yüzün güzelleşiyor.
O dokununca,yüzün temizleniyor.
Hissettiğin duyguya ad koyamıyorsun yada koymak istemiyorsun,korkuyosun.
Mutlusun sadece bunu biliyorsun.
Sonunun ne olcağını bilmediğin bir yola giriyorsun ama güveniyorsun.
İstanbul’u yeniden seviyorsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder