13 Aralık 2013 Cuma


Bugüne kadar hep terkedilenlerin hikayesini dinlediniz belki. Şarkılar hep ona göre söylendi,tüm yazılar ona göre yazıldı. Ama bu sefer bir değişiklik yapıp terkeden birini anlatalım.
Terketmek. Ne kadar katı bir söylem. Buram buram acı kokuyor. Sırılsıklam yalnızlık içeriyor aslında. Ama ”terkeden kişi neden acı çeksin ki?” diyebilirsiniz.
Terkeden bir insanın acı çekmediğini,duygusuz,kalpsiz biri olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Aslında tam tersidir terkeden kişi olmak. Acısını daha fazla yaşarsınız. Bir insanı tek başına bırakmanın pişmanlığını iliklerinize kadar hissedersiniz belki de. Sürekli sorularla boğuşursunuz. ”Onu bırakmasaydım daha neler yaşardık acaba?” ”Bir geleceğimiz olur muydu?” ”Bana ilk gün ki gibi bakar mıydı hep?” gibi şeyler kafanıza öyle bir yerleşir ki,gün geçtikçe boğulursunuz. Bu durumdan kurtulmak için elinizden gelen her şeyi yaparsınız. Yeniden aşık olmayı denemek gibi. Ama derler ya hep; ”Aşk sen isteyince gelmez,çat kapı rahatsız eder.” diye. Ama senin umurunda olmaz. Yaramaz bir çocuğun en sevdiği oyuncağını kaybettiği gibi aramaya devam edersin aşkı. Ne kadar yanlış bir yola sürüklendiğini bilmeden.
Ama çok kısa bir not:
Terketmek,sıkıldığında karşındaki kişiyi öylece bırakıp gitmek ve canın sıkılınca tekrar geri dönebileceğini düşünmek değildir. Terketmek,gururunu yanına dost edindiğin geri dönüşü olmayan bir yoldur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder