13 Aralık 2013 Cuma

nerden nereye bağladım bilmiyorum ama inan 15 yaşıma geri dönmek istemezdim.


Sonuçta sahip olduğu bütün güzel şeyleri kaybetmiş bir insansan eğer, benim gibi… Sahip olduğun her yeni güzel şeye sımsıkı tutunmak istiyorsun. Hani elinden kurtulsa gidecek bütün diğerleri gibi. Öyle geliyor. O kadar fazla “saklamak” istiyorsun ki, belki sakladığın karanlıktan sıkılacağını, belki de ellerinde o kadar sıkı tutarsan nefes alamayacağını düşünemiyorsun. Belki sen de, benim gibi, sevdiğinde tam bir ruh hastasısın.
Dünyadaki en güzel kalbin, başka bir bedende bana ait olmasının verdiği o tarifsiz huzuru yaşıyorum.
Gayet tabi şaşırmayacaksınız ki, o huzuru da ellerimde sıkı sıkı tutuyorum. Fakat şaşırtıcı bir biçimde “Rahat bırak” demiyor bana, “Daha sıkı tut” diyor. Şaşkınlık içerisinde yüzüne bakarken ben ellerimi gevşetiyorum, ne yapacağımı bilemeyerek. Daha da şaşırtıcı olan, ben bıraktığımda olduğu yerden bir adım geriye bile gitmiyor.
İnsanlara güvenimi ne zaman kaybetsem, insanlara yeniden güvenmeye çabalıyorum. İnsanlara neden sürekli güvenmek istediğimi bilmiyorum. İnsanlara güvenmeme gerek var mı bilmiyorum. En çok dostlarıma güvenmek istiyorum. Ama ben geçmişimde o kadar fazla dostuma ihanet ettim, bu konuda o kadar kirli ve acımasız bir geçmişim var ki… Öte yandan geçmişte canım dostlar tarafından o kadar fazla acıtıldı ki, bazen en yakın arkadaşlarımın bile bana yalan söylediği fikrine kapılıyorum. Ama yine sorgusuz onlara inanıyormuşum gibi duran bir yüz ifadesi takınıyorum, ki bana yalan söyleyecek olsalar bile o saf görüntüme acıyıp söyleyemesinler. Zaten kısa bir süre içerisinde onlara güvenmediğim için kendimi suçlu hissediyorum ve en sonunda “Hayır o bana yalan söylemez” sonucuna ulaşıyorum.
Sanırım hayatım boyunca hiç kimseye isteyerek zarar vermedim. Yani hiç, isteyerek, birinin canını acıtmadım.hayatımda yalnızca bir defa aldattıldım, ona da mecbur bırakıldım. Şimdi 15 yaşında olsaydım bir yolunu bulur bunu kabul etmezdim. Yine de şimdi 15 yaşında olmayı istemezdim.
Zaten insanlara olan  güvenimi kaybedişim de o yıllara tekabül ediyor. Bir sabah ilk sevgilimin, beni en yakın arkadaşım için terk ettiğini, üstüne bir de bu arkadaşın sevgilimi kabul ettiğini öğreneceğim bir güne uyanıyorum. Başka bir sabah ise bebekliğimden beri tanıdığım insanın hakkımdaki hain planlarına açıyorum gözlerimi. Sonra çeşitli sabahlarda çeşitli yaralar ediniyorum ruhumun çeşitli yerlerinde.
Hayır bunları düşünmenin sırası değil elbet. Mutsuz değilim. İnanamayacaksınız ama her saniye yüzüm gülüyor, her saniye. Hayatta, mutluluğa dair çok yeni şeyler keşfettiğim değişik bir dönemdeyim. 
Mutluluğa dair keşfettiğim en şaşırtıcı şey de şu: “Mutlu olunabiliyormuş.”
Ama eğer benimki gibi bir hayatınız olduysa, yani hayatınızın dörtte birini benimki gibi geçirdiyseniz diyeyim. Her mutluluğun arka planında çalan müziği çözmeye çalışıyorsunuz. Eğer arka planda bir şey çalmıyorsa zaten ruh hastası olduğunuz için gaipten sesler duyuyorsunuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder