Bazen bu cümlenin kurulamayacağı zamanlar olur.
Biraz önce bir kabustan uyandım. Rüyamda, anneannemi kaybediyoruz. Ben onu aramamışım. Annem ara demiş de sonra ararım demişim. Uyumuşum. Sonra uyandığımda haberini alıyorum. Annem bana “Sen gelmeyeceksin cenazeye” diyor. Ağlamaya başlıyorum. Ben ne demek gitmeyeceğim? Ne demek? Beni o büyüttü ben gitmeyeceğim de kim gidecek?
Gözyaşıyla uyandım. Nefes alamayarak. Ağlarken nefes alamam genelde.
Bu rüyayı elbet boşuna görmedim. Ben ev telefonuna bakmam. Birkaç defa çaldı dün. Bakmadım. Sonra dışarı çıktım, eve geldiğimde annem gelmişti. “anneannen aramış doğum gününü kutlayacakmış neden açmadın” dedi. “Ben açmam ki ev telefonunu” dedim.
“Ben konuştum. Çok hastaymış. Doktora gitmiş ama doktor da bir şeyin yok demiş. Antidepresan vermişler. Sesi uykulu gibiydi zaten. Yani… E biliyorsun 80 yaşında. Yaşlandı yani. Yarın ara da konuş. Sonra bir şey olduğunda aramadım diye vicdan azabı duyma” dedi.
Özetlemek gerekirse “anneannen ölüyor” demeye getirdi.
Bense sanki dün geceden beri biraz daha yaşlandım.
Antidepresanları düşündüm. Ölmekten korkmasın diye mi veriyorlar? Çünkü ölümü beklemek çıldırtır insanı. İnançlı bir kadın anneannem. Belki daha huzurla bekleyebilir. Ben olsam çıldırırdım eminim.
Oraya tekrar gitmek zorunda kalmayı düşündüm.Sonra kendimden iğrendim çünkü çok küçük hesaplar yapıyorum. Sevgimin içinde kırgınlıklar var.
Açıkçası ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum. Benim hiçbir yakınım ölmedi şimdiye kadar. Ben ölüm denen şeyin varlığını kabullenemiyorum. Sonsuz bir yok oluşu kabullenemiyorum. Yani demek istediğim, izin verseler kazık çakarım.
Şimdi ben arayıp “Geçmiş olsun” mu diyeceğim rüyamda öldürdüğüm kadına?
Geçmiş olmaz ki. Bazen ‘geçmiş olsun’ olmaz ki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder